üniversiteden mezun olalı 1 sene olmuş, ben özelde iş bulmuşum. anamdan emdiğim süt burnumdan geliyor ama ankara'da kalmak uğruna katlanıyorum. o zamanlar bir erkek arkadaşım var. mühendislik fakültesinde okuyor. ama sorsan çoktan mezun olmuş, iş bulmuş, zengin olup karayiplerde bir ada satın almış gibi davranıyor. oysa okula giderken harçlığını ben veriyorum bazen. öyle de salağım.
o zaman da tek başıma yaşıyorum. sabah saat 8'de işe gidiyorum, gece saat 12'de işten geliyorum. tek izin günüm pazartesi günü. benimkine çalışmak denmez. bunun adı başka bir şey. nükleer reaktör var sanki içimde. götümden soluyorum baya baya. eve bir geliyorum, tipim kaymış, oturmaktan tepsi götlü olmuşum. bu mühendis adayı sevgili gece işten geldiğimde arkadaşlarıyla bende oturuyor oluyor. benim ev müsait çünkü toplanmaya. kimse yok. eve bi geliyorum. mutfakta bulaşıklar. zahmet edip bulaşık makinesine bile koymamışlar. oturuyorum. "çok yoruldum bugün" diyorum. "amaaan naaptın ki, ders anlattın altı üstü, sonra da sahneye çıktın, eğlenceli senin işin, yorulmazsın, ben bugün 4 saat derse gittim, kafam patlıyo yorgunluktan, ben senden daha çok yoruldum" diyor.
geçmişte zibil gibi kızla çıkmış, nerde yatıp kalktığı belli değil benim eski erkek arkadaşlarımı paranoya haline getiriyor. aynı sahnede müzik yaptığım arkadaşlarımla bir daha görüşmeyeceksin diyor. iş bu, nasıl görüşmem , aramızda bir şey yok onunla, adam evli, manyak mısın diyorum ama tık yok. adam takmış kafayı. bu arada kendisi eski arkadaşlarıyla gayet görüşüyor ve ben geliyim dediğimde de gelme yaa ben birazdan kalkıcam burdan zaten diyor. ama öyle ki önce istersen gel diyor, yok başım ağrıyo gelmiyim diyorum. 10 dakika sonra arayıp, açık hava iyi gelir belki, hep evdeyim sıkıldım gelicem ben diyorum. yok gelme şimdi, ordan nasıl gelicen, sen gelene kadar ben dönerim gibi yalanlar uyduruyor. neden gelmemi istemiyorsun diyorum, ben arkadaşlarımla vakit geçireyim biraz diyor. neden kıvırıyorsun diyorum, yok yaa kıvırmak değil, şimdi yanlış anlarsın diye şey ettim diyor. yanlış anlayacağım yoksa da yanlış anlamaya başlıyorum haliyle.
bir de bunun bir anası babası var. ikisi de beni hiç görmemiş ama nefret ediyorlar benden nedense. bu salak ne anlatıyorsa onlara artık. anasının benim hakkımda söylediği kötü ne varsa bana yetiştiriyor. annem diyo ki seninle ne işim varmış, yok babam diyo ki neden kendimden küçük biriyle beraber değilmişim. ben de onlara seni savunuyorum havalarında. sanıyor ki bu beni mutlu edecek. içimden deliriyorum ama çaktırmıyorum. ana baba sonuçta, atsan atılmaz, satsan satılmaz. bizim salağa kızıyorum ama, anlatma bana diyorum, ben senden saklayamam diyor. içimden sakla ulan diyorum, sakla, allah belanı versin, psikolojime sıçtın, kendimi evde kalmış kız kurusu gibi hissetmemi mi istiyorsun manyak karı,girmiyorum lan o psikolojiye, uğraşma boşuna.sen de anlatma lan anana beni. tamam biliyorum ananın kötü kızı olmaz, kaynananın da iyi gelini ama ben bilmek zorunda mıyım lan. artık o kadar sinirleniyorum ki anasının kafasını duvara sürtüp kıvılcım çıkartmak gibi hayaller kuruyorum.
bir de bunun annesi ev hanımı. bana diyor ki, benim annem bile senden fazla yoruluyor. indirim yakalamak için market market geziyor. sen derse gidiyorsun, ders anlatıyorsun sadece. o kadar alışveriş yapmak kolay mı sanıyorsun. sor nerde ne indirim var, şıp diye bilir. ulan senin anan zekasını böyle abidik gubidik şeylere kullanıp, kalanıyla da evde oturup dizi izleyip çekirdek çitliyo, benim anam ağlıyo çalışmaktan, bi de eve gelip sizin boklarınızı temizliyorum ama o daha çok yoruluyo. ya saçmalama diyorum, çalışmakla alışveriş yapmak aynı şey mi? annem her şeyin en ucuzunu almak için yürüyüp duruyor diyo bana. ulan benim annem öğretmendi, aynı zamanda 3 çocuk büyütüyordu, üstüne ev işleri vardı, ev bahçeliydi, tarla tapan işleri vardı, annemden bir kere çok yoruldum kelimesini duymuş değilim. kadın bir kere hasta olmuştu da annem hasta da oluyormuş diye şaşırmıştım, oturup ağlamıştım o yataktan kalkana kadar. bu kadın nasıl ajitasyon yapıyor demek ki, baksana herkes ay çok yoruluyo alışveriş yapınca diye düşünüyor. cevap vermiyorum, susuyorum.
günlerden bir gün bunun bilgisayarı bozuldu. ben evde doğru düzgün durmuyorum sen benim laptopı al, bilgisayar parçalarını toplarsın hem, işin bitince getirirsin dedim buna. tamam dedi, aldı laptopımı. geri getirdi bana 1 hafta sonra. ben de öyle karıştırıyorum laptopı. bi yerde kayıtlı msn dosyaları gördüm. alla alla nerden ne zaman internete bağlandım da kiminle konuştum acaba, ne konuşmuşum ki lan diye merak ettim. zira çalışmaktan uzun zamandır internete de giremiyordum. baya eski olmalılar diye açtım dosyaların birini. ama tanımıyorum ki ben böyle bi kız diyorum içimden de. bi baktım bizim herif o çooook yakın ama arasında hiç bir şey olmayan arkadaşıyla aynen şu konuşmaları yapmış.
kız: ya geçenlerde bi isveçliyle dirty dancing yaptım
herif: senin partnerin ben olmalıydım, ama benim de göbeğim var.
kız: ahahahahha
herif: ama olsun, kollarım uzun, kavrarım kalçandan çimdiklerim
....
o zaman da tek başıma yaşıyorum. sabah saat 8'de işe gidiyorum, gece saat 12'de işten geliyorum. tek izin günüm pazartesi günü. benimkine çalışmak denmez. bunun adı başka bir şey. nükleer reaktör var sanki içimde. götümden soluyorum baya baya. eve bir geliyorum, tipim kaymış, oturmaktan tepsi götlü olmuşum. bu mühendis adayı sevgili gece işten geldiğimde arkadaşlarıyla bende oturuyor oluyor. benim ev müsait çünkü toplanmaya. kimse yok. eve bi geliyorum. mutfakta bulaşıklar. zahmet edip bulaşık makinesine bile koymamışlar. oturuyorum. "çok yoruldum bugün" diyorum. "amaaan naaptın ki, ders anlattın altı üstü, sonra da sahneye çıktın, eğlenceli senin işin, yorulmazsın, ben bugün 4 saat derse gittim, kafam patlıyo yorgunluktan, ben senden daha çok yoruldum" diyor.
geçmişte zibil gibi kızla çıkmış, nerde yatıp kalktığı belli değil benim eski erkek arkadaşlarımı paranoya haline getiriyor. aynı sahnede müzik yaptığım arkadaşlarımla bir daha görüşmeyeceksin diyor. iş bu, nasıl görüşmem , aramızda bir şey yok onunla, adam evli, manyak mısın diyorum ama tık yok. adam takmış kafayı. bu arada kendisi eski arkadaşlarıyla gayet görüşüyor ve ben geliyim dediğimde de gelme yaa ben birazdan kalkıcam burdan zaten diyor. ama öyle ki önce istersen gel diyor, yok başım ağrıyo gelmiyim diyorum. 10 dakika sonra arayıp, açık hava iyi gelir belki, hep evdeyim sıkıldım gelicem ben diyorum. yok gelme şimdi, ordan nasıl gelicen, sen gelene kadar ben dönerim gibi yalanlar uyduruyor. neden gelmemi istemiyorsun diyorum, ben arkadaşlarımla vakit geçireyim biraz diyor. neden kıvırıyorsun diyorum, yok yaa kıvırmak değil, şimdi yanlış anlarsın diye şey ettim diyor. yanlış anlayacağım yoksa da yanlış anlamaya başlıyorum haliyle.
bir de bunun bir anası babası var. ikisi de beni hiç görmemiş ama nefret ediyorlar benden nedense. bu salak ne anlatıyorsa onlara artık. anasının benim hakkımda söylediği kötü ne varsa bana yetiştiriyor. annem diyo ki seninle ne işim varmış, yok babam diyo ki neden kendimden küçük biriyle beraber değilmişim. ben de onlara seni savunuyorum havalarında. sanıyor ki bu beni mutlu edecek. içimden deliriyorum ama çaktırmıyorum. ana baba sonuçta, atsan atılmaz, satsan satılmaz. bizim salağa kızıyorum ama, anlatma bana diyorum, ben senden saklayamam diyor. içimden sakla ulan diyorum, sakla, allah belanı versin, psikolojime sıçtın, kendimi evde kalmış kız kurusu gibi hissetmemi mi istiyorsun manyak karı,girmiyorum lan o psikolojiye, uğraşma boşuna.sen de anlatma lan anana beni. tamam biliyorum ananın kötü kızı olmaz, kaynananın da iyi gelini ama ben bilmek zorunda mıyım lan. artık o kadar sinirleniyorum ki anasının kafasını duvara sürtüp kıvılcım çıkartmak gibi hayaller kuruyorum.
bir de bunun annesi ev hanımı. bana diyor ki, benim annem bile senden fazla yoruluyor. indirim yakalamak için market market geziyor. sen derse gidiyorsun, ders anlatıyorsun sadece. o kadar alışveriş yapmak kolay mı sanıyorsun. sor nerde ne indirim var, şıp diye bilir. ulan senin anan zekasını böyle abidik gubidik şeylere kullanıp, kalanıyla da evde oturup dizi izleyip çekirdek çitliyo, benim anam ağlıyo çalışmaktan, bi de eve gelip sizin boklarınızı temizliyorum ama o daha çok yoruluyo. ya saçmalama diyorum, çalışmakla alışveriş yapmak aynı şey mi? annem her şeyin en ucuzunu almak için yürüyüp duruyor diyo bana. ulan benim annem öğretmendi, aynı zamanda 3 çocuk büyütüyordu, üstüne ev işleri vardı, ev bahçeliydi, tarla tapan işleri vardı, annemden bir kere çok yoruldum kelimesini duymuş değilim. kadın bir kere hasta olmuştu da annem hasta da oluyormuş diye şaşırmıştım, oturup ağlamıştım o yataktan kalkana kadar. bu kadın nasıl ajitasyon yapıyor demek ki, baksana herkes ay çok yoruluyo alışveriş yapınca diye düşünüyor. cevap vermiyorum, susuyorum.
günlerden bir gün bunun bilgisayarı bozuldu. ben evde doğru düzgün durmuyorum sen benim laptopı al, bilgisayar parçalarını toplarsın hem, işin bitince getirirsin dedim buna. tamam dedi, aldı laptopımı. geri getirdi bana 1 hafta sonra. ben de öyle karıştırıyorum laptopı. bi yerde kayıtlı msn dosyaları gördüm. alla alla nerden ne zaman internete bağlandım da kiminle konuştum acaba, ne konuşmuşum ki lan diye merak ettim. zira çalışmaktan uzun zamandır internete de giremiyordum. baya eski olmalılar diye açtım dosyaların birini. ama tanımıyorum ki ben böyle bi kız diyorum içimden de. bi baktım bizim herif o çooook yakın ama arasında hiç bir şey olmayan arkadaşıyla aynen şu konuşmaları yapmış.
kız: ya geçenlerde bi isveçliyle dirty dancing yaptım
herif: senin partnerin ben olmalıydım, ama benim de göbeğim var.
kız: ahahahahha
herif: ama olsun, kollarım uzun, kavrarım kalçandan çimdiklerim
....
kız: nasıl tavliycam erkekleri söyle bakıyım.
herif: böyle liseli eteği giy, bi de gömlek, saçlarını da iki kulak yap, her erkeğin liseli fantezisi vardır.
kız: ağzıma da bi tane lolipop alayım.
herif: seni ben isterim o zaman
....
kız: ondan sonra da adamla şöyle yaptık, böyle yaptık
herif: sen de bi bana vermedin yaaa
...
ben bunları gördüm. tepem attı ama haliyle. bunu aradım kaymaya başladım. bunlar ne lan diye, senin ağzına yüzüne erkekliğine sıçayım, şerefsiz, beni sıkıştırıyosun arkadaşlarımla görüşmiyim diye, yediğin bokun haddi hesabı yok. ama anlamalıydım, kişi kendinden bilir işi, derler. salak kafam diyorum bi yandan da. yok o sadece arkadaş, biz onunla öyle muhabbet ederiz demeye başladı. sizin muhabbetinize sıçarım lan dedim. diğerlerini okuma dedi. neden dedim, ya okuma işte, sil hepsini dedi. ulan hepsini oku dese okumazdım. ama okuma dedi ya. ne var burda söyle ben bulmayayım dedim, söylersen okumayacağım dedim, aslında köpek gibi okuyacam, sadece daha fazla yalan söyleyecek mi merak ediyorum. ya işte biz arkadaşlarla ot içmiştik, otu nerden ne zaman alacaz muhabbeti yapıyorduk dedi. okuma işte dedi. bunu dedin ya hepsini tek tek okuyacam dedim. açtım bütün hepsini tek tek okudum. ot falan da içmemişler salaklar.
bunun amsterdam'da bir arkadaşı vardı. onunla da şöyle bir konuşmasını okudum.
herif: olm türkiye çok sıkıcı lan, ben de gelicem oralara. ordaki hatunlar süper
arkadaşı: lan bize bakmıyo bunlar. türküz diye küçük görüyolar hatta
herif: olm sen fotoğrafla uğraşmıyor muydun? kızın fotoğrafını falan çek beğenirsen, muhabbete gir bi şekilde, abaza olmadığını anlar
arkadaşı: sen niye sıkıldın türkiyeden? yamukla'le devam di mi?
herif: devam ama bi tuhaf gidiyor.
arkadaşı: niye lan, süperdiniz siz, ideal çift gibi görüyordum ben sizi.
herif: yok yaa, yamukla'le kafa yapılarımız farklı, benim mühendis bi hatun bulmam lazım.
...
e tabi ben bunları da okuyunca tepem attı. siktir git dedim. hala bana ama senin eski sevgilin falan diyordu. telefonu suratına kapattım ki normalde yaptığım şey değildir. bunun bende bi kaç eşyası kalmıştı. 1 hafta aramadı. 1 hafta sonra hard diskim lazım bana dedi. 1 hafta boyunca lazım olmadı sanki, yapışık yaşıyordun hard diskine, götüm yemedi diyemiyorsun tabi diyecektim, sakin ol yamukla dedim, demedim. ben de arkadaşımı aradım. gel beni al, yalnız gitmek istemiyorum. manyak bu, ne yapacağı belli olmaz dedim. arkadaşla evinin önüne götürdük eşyalarını. benim ona aldığım hediyeler vardı. onları da koydum poşete. götürdüm verdim. sana aldığım hediyeleri de içine koydum. sana alınmışlardı görmek istemiyorum dedim. tamam dedi. ama sanki böyle prens charles'a hayır ilişkimiz yolunda gitmiyor bitirelim demişim gibi bunda bi afra tafra. dersin kraliyet ailesinden.
1 hafta sonra bu yine tekledi. mesaj attı, niye mesaj, çünkü arayacak göt yok onda. sen nasıl kendi kendine senin hediyelerin sende kalsın, benimkiler bende kalsın gibi bir karara kendin varırsın, ben şunları şunları geri istiyorum dedi. haaa dedim öyle mi, her şeyi koydum bi poşete. in kapının önüne dedim, vericem her şeyi, yok ya ben öyle demek istemedim falan dedi. in dedim ya da mamak çöplüğünden toplarsın sonra. ablamla gittik, onları da koydum kapının önüne. gidiş o gidiş, bir daha da aramadı çok şükür.
mühendis sevgili budur benim gözümde. dengesizdir, tutarsızdır, ne yaptığını bilmeyendir. kendisi bok yiyip seni sıkıştırandır. çok iyi mühendis arkadaşlarım var ama sevgili mi bir daha mühendislerden, töbe benden uzak dursunlar. bu da tek örnek değil. nice arkadaşlarım telef oldu mühendislerin elinde.

